Bel fıtıkları:
- %95’i, L4-L5 ve (Dördüncü-beşinci kemik arası) ve L5-S1 seviyelerdedir. (Beşinci kemik-kuyruk sokumu kemiği arası)
- Bel Fıtığının bu bölgelerde daha sık olmasının sebebi, bu seviyelerde yüklenmenin daha fazla olması, kanal çapının daha dar ve en hareketli segmentler olmalarına bağlanabilir.
Bulgular:
- Hastaların çoğu 30-50 yaşları arasındadır.
- Ana yakınma bel ve bacak ağrısıdır.
- Hastalar çoğu kez, önceden olan hafif bel ağrılarının bir zorlama ile arttığını ve bacaklarına indiğini ifade ederler.
- Ağrı, öksürme, hapşırma, ıkınma ve bel hareketleriyle artar.
- Ağrı ile birlikte hasta, bacaklarındaki uyuşma, karıncalanma, kuvvetsizlik ve incelmeden yakınabilir.
- Hasta ayakta dik durmakta zorluk çeker.
Tedavi:
Akut, subakut ve kronik dönemde farklılıklar gözlenmektedir. İlk 2-3 hafta akut dönem, 3 aya kadar subakut, 3 aydan sonra kronik dönem olarak alınabilir.
Akut dönem (ilk 2-3 hafta)
- Yatak istirahati(1-3 hafta)
- İlaç tedavisi (ağrı kesiciler, kas gevşeticiler)
- Yüzeyel ısı (sıcak torba,v.s.)
- İzometrik egzersiz
Subakut dönem (3 hafta-3 ay)
- Hastanın lumbosakral korse ile ayağa kalkmasına ve yürümesine izin verilir.
- Hasta ayakta veya yatırılarak fizik tedavi programına alınır. Bu programda, yüzeyel ve derin ısı, traksiyon, alçak frekanslı akımlar, manipülasyon gibi yöntemler uygulanarak tedavi düzenlenir. Bu dönemde egzersizler arttırılmalıdır.
Kronik dönem (3 ay sonrası)
Hastaya bel-karın-bacak kaslarını stabilize ederek güçlendiren egzersiz programı ve günlük yaşamda belini uygun kullanmaya yönelik bir eğitim programı (bel okulu) verilir.
Cerrahi tedavi:
Konservatif tedaviye rağmen, ilerleyici, nörolojik kayıpları olan, büyük ve kanal içine doğru ilerlemiş veya kanal içine düşen fıtıklarda cerrahi yöntem uygulanır.
Osteoartrit (Eklem kireçlenmesi):
Osteoartrit, eklemlerde ve çevresinde dejeneratif ve enflamatuar patolojik değişikliklerle karakterize, multifaktöriyel etyolojili bir hastalıktır.
Her kesimden insanı etkileyen, acı veren, iş gücü kaybına, özürlülüğe yol açan, osteoartrit, yıllar boyu doğal yaşlanma, yıpranma hastalığı olarak kabul edilmiştir. Doğrudan ölümcül hastalıklara yol açmaması, daha ziyade emekli kesimi ilgilendirmesi gibi muhtemel nedenlerle, kanımızca olması gerekenin çok altında ilgi çekmiş bir hastalıktır. Bu kaderci görüş son birkaç yıldır terk edilmeye başlamıştır. İnsan ömrünün uzaması, hasta ve hasta sahiplerinin, osteoartrite uygulanan cerrahi girişimlerin sayısının, etkinliğinin ve maliyetinin artması ile sigorta kuruluşlarının ve devletlerin ekonomik gidişi ile ilgili düşünceler, ilaç fabrikaları ile araştırma laboratuvarlarının dikkatini çekmiş ve hastalık üzerinde tekrar eğilmeye yönlendirmiştir. Gelişen teknoloji ve bilgi birikimi ekonomik ve toplumsal desteği arkasına alınca osteoartrit ile ilgili çalışmalar büyük hız kazanmıştır.
Osteoartritde yaygın patalojik değişiklikler, eklem bağ dokularında, özellikle eklem, subkondral kemik, eklem sıvısı ve kapsülde saptanır. Başlıca pataloji, eklem kıkırdağındaki ilerleyici kayıptır, buna eklem sıvısında hyolunirik asidin depolimerize olması, subkondral skleroz, eklem kenarlarında osteoartrit oluşumu ve değişik oranlarda sinovit eşlik eder.
Risk faktörleri:
- Genetik faktörler
- Hormonal faktörler: Endokrin hastalıklar (diabet, akromegali vs.) ve metabolik hastalıklar (gut vs.) ciddi risk faktörleridir.
- Travmatik faktörler: Meslek nedeniyle sıkça yapılan ağır kaldırma, yük taşıma, şişmanlık, meslek nedeniyle çok kullanılan eklemlerin osteartriti gibi.
Bel fıtığı tedavisini planlarken beraberinde başka durumlarında olup olmadığı kontrol edilmeli ve program buna göre düzenlenmelidir. Örneğin faset eklem patolojileri ve kireçlenmeler sıklıkla bel fıtığına eşlik edebilirler. Dolayısıyla böyle bir durumda tedavinin sonuç vermesi için doğru planlanması gerekir.
Tedavi konsarvatif ve cerrahi tedavi olarak 2’ye ayrılır. Bel fıtığı hastalarının %3-5 inin ameliyata gittiği düşünülürse konservatif tedavinin önemi ortaya çıkıyor.
Konsarvatif tedaviyi 3 döneme ayırarak planlarız.
1-Akut dönem (ilk 2-3 hafta)
2-Subakut dönem (3hafta-3ay arası)
3-Kronik dönem (3aydan sonraki dönem)
- Akut dönem:
İlk 1 hafta hasta yatak istirahati yapmalı ve beraberinde ilaç tedavisi uygulanmalıdır. Kas gevşeticiler, antienflamatuar ilaçlar, vitaminler ve trankilizanlar verilmeli; sıcak torbalar günde 1-2 kez bel bölgesine konulmalıdır. Yatan hastalar kas gücünü yitirebileceğinden bunu önlemek için izometrik sırt ve karın egzersizlerine başlanılmalıdır. Hasta sırt üstü yatarken dizlerin altına yastık konulmalı veya dizlerini karnına çekerek yan yatması önerilmelidir.
- Subakut dönem:
2-3 hafta sonra şikayetlerinde gerileme olmayan hastalar fizik tedavi programı içine alınırlar. Uzun süre ayakta duran hastalara korseler önerilebilir. Hastaya yüzeyel ısıtıcılar ve ultrason, kısa dalga gibi derin ısıtıcılar uygulanır. Bunların etkisiyle dokular beslenir, metabolik atıklar hızlanarak dokuların tamir süreci artar. Isı ve alçak frekanslı akımlardan sonra traksiyon ve egzersizler uygulanır. Traksiyon gergin kasları gevşetir, diskin beslenmesini artırır, basıyı azaltarak ağrının hafiflemesini sağlar. Bel ağrılı hastalara verilen egzersizler ağrıyı azaltır, kasları kuvvetlendirir, postürü ve mobiliteyi düzeltir, masaj ve manipülasyon ile kas programı açılır ve gergin kaslar gevşetilir. Tüm bu klasik yöntemlerin dışında son yıllarda kas güçlendirme cihazları kullanılmaktadır. Bel fıtığının en önemli yan etkisi sinir basısına bağlı çevre kasların gücünü yitirmesi ve giderek atrofiye olması yani incelmesidir. Eskiden sadece egzersizler ile kaslar güçlendirilmeye çalışılıyordu. Günümüzde ise kullanılan kas cihazları ile her kas istenilen güce getirilebiliyor. Böylece hem fıtığın büyümesi engelleniyor hem de eklemler ve kemik yapıda korunuyor. Bu tedavi yönteminin, ameliyat sonrası da her hastaya uygulanması, daha sonraki yıllarda ameliyatın başarısının devamı için çok önemlidir.
- Kronik dönem:
Bel fıtığının 3 ay ve sonrasında bel ve çevre kasları korumak amacıyla “BEL OKULU” oluşturulmuştur. Bel okulu programında ;hastaya bel ağrısının sebepleri ve hastalığı ile ilgili bilgi verilmesi ,günlük yaşam aktivitelerinin düzenlenmesi ve egzersizlerin öğretilmesi amaçlanır. Günlük yaşam aktivitelerinin düzenlenmesi, omurga üzerine düşen yükün azaltılması hastanın içinde yaşadığı mekanların düzenlenmesi ve aktiviteler sırasında nasıl davranılması gerektiğinin öğretilmesi ile olur. Hastaya nasıl oturması gerektiğini, yatmada nelere dikkat edeceği, tuvalet ve lavaboda, ev aktivitelerinde, yük taşımada hangi hususları göz önüne alacağı anlatılır.
Bel fıtığının ameliyatsız tedavisi mümkünmüdür?
Bel fıtıklarının %98 ‘inin tedavisi ameliyatsızdır. Sadece %2-3 bel fıtığı ameliyata gider. Geri kalan %98 ine FİZİK TEDAVİ uygulanır.
Tedavi yöntemleri nelerdir? Tedavi ne kadar sürer?
Fizik Tedavi çok geniş bir tedavi zincirinin genel adıdır. Kullanılan olacak frekans ekipmanları ultrason, traksiyon, manipülasyon, masaj, egzersiz vs. hepsi fizik tedavinin içinde yer alır.
Bel fıtığının tedavisin de amaç derin dokulardaki kas spazmını açmak kan dolaşımını düzenlemek, ağrıyı gidermek ve zayıflayan çevre kasları güçlendirmek kısaca bozulan mekanizmayı yeniden düzeltmeye çabalamaktır.
Bel fıtıklarının fizik tedavisi ile tedavi başarısı %100 e yakındır.
Tekrarlama olasılığı var mıdır?
Bel fıtığının ameliyat olsa da tekrarlama olasılığı vardır. Günlük yaşamda belli kurallara uyarak egzersizler düzenli yapılarak ve kilo almamaya dikkat edilerek tekrarlanmasının önüne geçilebilir.
Hangi durumlarda ameliyat kaçınılmazdır?
Ekstrüde herni dediğimiz kanala taşan veya kopabilecek hale gelen fıtıklarda ameliyat kaçınılmaz. Bu da %2-3 oranındadır.
Kimler bel fıtığı riski altındadır?
- Obezler (Aşırı kilolular)
- Sedenter yaşayanlar (Hareketsiz yaşayanlar)
- Aşırı ağırlık kaldıranlar (Halterciler, hamal vs.)
- Travma (kaza sonrası)
- Genetik (Ailesinde bel fıtığı olanlar) daha yüksek risk altındadır.
Bel fıtığı tedavi edilmediği takdirde ne gibi problemlere yol açar?
Çevre kasları zayıfladığında kalça, diz eklemi sorunlarına yol açabilir.
Hasta yürümede zorluk çekebilir ileri durumlarda yürürken yere düşebilir, diz bileğini hareket ettiremeyebilir, ayak ve ayak bileği sorunları yaşayabilir daha ileri durumlarda felç kalma riski de vardır.